İTGEVAKİF

Depresif yaşlılarda intihar riski artıyor

Yaygın inanışın aksine, depresif bozuklukların hem yaşam boyu yaygınlığı hem de görülme sıklığı yaş ilşerledikçe azalmaktadır.

Gerçekte yaşlılıkta depresif bozukluklarla fiziksel hastalıklar, özellikle de kalp-damar sistemi hastalıkları arasındaki ilişkinin kesin olduğu düşünülmektedir. Her iki etken de erken bağımsızlık kaybına ve dolayısıyla bakıma ihtiyaç duyulmasına yol açabilir.

Depresyonu olan yaşlı bireylerde intihar riskinin genç bireylere göre anlamlı derecede yüksek olması önemlidir. Bu nedenle yaşlı bireylerde depresif bozuklukların tanınması ve tedavisi özellikle önemlidir (Seidl, Pantel, Re ve Schröder, 2004).

Uzun zamandır depresif bozuklukların ileri yaşlarda daha sık görüldüğü varsayılıyordu ancak son bulgular majör depresyonun %1 ile %7 arasında daha düşük bir oranda görüldüğünü gösteriyor. Buna karşılık, temsili nüfus örnekleri, yaşlı nüfusta yaklaşık %11’den %30’un üzerine kadar önemli ölçüde daha fazla bireysel depresif semptom göstermektedir ve bu durum özellikle huzurevi sakinlerinde belirgindir. Bu tür subsendromal depresyon formlarının sıklığı, etkilenen kişilerin yaşının yanı sıra multimorbidite ve yardıma ihtiyaç duyma gibi risk faktörleriyle de ilişkilidir. Ancak 70 yaşın ötesinde depresif bozukluklar için belirgin bir yaşa bağlı bir ilerleme gösterilememiştir (Niklewski, 2006).